@@@@@@@@@
Son dönemlerde, Dünyada ve Türkiye de “dindarlaşmaya” yönelik bir akımın olduğunu herkes görüyor. Yükselen “değerlerin” başında, “din ve aile” geliyor.
Bu iki kavram, insan hayatı ve huzuru için olmazsa olmazlardan biridir.
Dünya bugüne kadar her rejimi, her ideolojiyi ve her sistemi denedi.
Bireyin “huzuru ve güveni” için ortaya konan hiçbir sistem, “insanoğlunu tatmin etmedi.”
Her yenilik, her buluş, pek çok rahatlığı ve konforu beraberinde getirdi ama, ruhsal yönden insanlara “huzur” getirmedi. Asırlar boyunca arayışlar sürdü ve halâ da sürüyor.
Şimdi “kutsal değerlere” yeniden bir yönelişin olduğunu ve bu yönelişin özellikle Avrupa da çok ileri bir noktalarda olduğunu görmek sevindirici bir gelişme.
“Pozitivizm” Avrupa’yı ve insanlığı bitirdi. Sade insanları değil ülkeleri bile arayışlara yöneltti. Bu açıdan 21. yüzyıl, dindarlığın sosyo-psikolojisi açısından çok önemli bir çağ olma özelliğini taşıyor.
@@@@@@@@@@@
DP nin iktidara gelmesi ve merhum “Adnan Menderes” in dindar kişiliği, Türk halkının dindarlaşması için önemli bir adımdı.
Bu adımı daha ileriye götürmek için de merhum “Erbakan Hoca” nın ortaya koyduğu “Milli Görüş” harekâtı, dindarlığın tüm ülkeye yayılmasını sağlamıştır.
İhtilâllara ve psikolojik engellemelere rağmen, Kuar’an Kurslarının, İmam-Hatiplerin, cemaatlerin ve gönüllü kuruluşların gayretleriyle merhum “Turgut Özal” dönemine kadar gelindi.
Özal sonrası, dünyaya açılma ve serbestliğin biraz daha genişletilmesi sayesinde, ticarette, sanayide, büyümede ve dindarlaşmada büyük gelişmeler oldu.
AK partinin iktidara gelmesiyle bu gelişmeler daha da yaygınlaştı. “Tayyip Erdoğan,” ne kadar “Milli Görüş gömleğini” çıkardığını söylese de, ekibinin aldığı “Milli Görüş Şuuru,” dindarlaşma akımı giderek çoğalttı ve yaygınlaştırdı.
Evet, Türkiye dindarlaşıyor ama “dünyevileşme” de almış başını gidiyor…
@@@@@@@@@@@
“Sekilerleşmenin” yerini “dindarlaşma” almış gözüküyor ama uygulamada, “dindarlaşmanın” yerini “sekilerleşme”almış durumda.
“Dünyevileşme” öylesine yaygın hale geldi ki bazı durumlarda “dinin” de önüne geçmiş durumda. Camiler dolu taşıyor ama “Allah ile Yallah(!..)” da ikisi bir arada gidiyor.
“Kız-erkek ilişkileri” öylesine alenen yapılıyor ki vıcık vıcık olmuş durumda…
Televizyon, dizileri ve gayri meşru ilişkiler meşru hale gelmiş…
Evliliğin yerini, evlilik öncesi “nikâhsız beraberlikler” almış…
Edep ve hayanın yerini “ahlaksızlık” almış …
Sokaklarda, televizyonlarda ve kamusal alanlarda “kadınların teşhirciliği” moda olmuş…
Büyüklere, yaşlılara, özürlülere duyulan saygının yerini , “vurdumduymazlık” almış…
Haa, bir de başımıza kadın hakları savunucuları diye “İslami feministler” çıktı.
Bilmem buna ne demeli?..