Ergenlik dönemi, 12-13 yaşlarında başlayıp 19-20 yaşlarına kadar devam eden fiziksel ve ruhsal değişimlerin yaşandığı bir dönemdir.
Kızların ergenlik durumu ise daha erkek yaşlarda kendini gösterir.
İnsanlar yaşamları boyunca sürekli olarak değişir ve gelişirler.
Bu değişimlerin yoğun olarak yaşandığı dönemlerden biri de ergenlik dönemidir.
“Kimlik arama duygusu” daergenlik döneminde ortaya çıkar.
Bu dönemde ergen, hem kendi hem de başkaları için kim olduğunu sorgulamaya başlar.
Kimlik arama, kendisinin farkına varma ve toplumun ergen için tanımladığı rolleri benimseme anlamına geliyor.
Yeni arayışlar içerisinde olan genç, “ben kimim, neyim, ne olacağım, toplumdaki yerim ne?” gibi soruları bilinçli ve bilinçsiz bir şekilde sormaya başlar.
Ergenlik dönemi bütün gençler için aynı geçmiyor elbette.
Bazı gençlerde ergenlik belirtileri hiçbir zorluk çekmeden oluşurken bazılarını da derinden etkileniyor ve tam bir bunalım yaşatabiliyor.
Gençlik çağının ilk geçiş özelliğini, “gruplaşmalar ve arkadaşlıklar” oluşturuyor.
Kültürlere ve inançlara göre bir takım değişiklikler olsa bile, genele baktığımızda “gruplaşmalar” ve arkadaşlıklar devamlı oluyor.
Kendine özgü yeni bir dünya kurmaya çalışan gencin, dayanabileceği en önemli güven kaynağı arkadaşlarıdır.
En kıymetli varlık insan olmakla beraber, en aciz ve muhtaç varlık da yine insandır.
Bu açıdan, bir başkasıyla işbirliğine ve dayanışma içinde olmaya her zaman ihtiyaç vardır.
Özellikle ergenlik çağındaki bir gencin sevinçlerini, üzüntülerini paylaşmak için “içten dostlara” daha fazla ihtiyacı vardır.
Ergenlikte arkadaş, anne ve babadan da daha öndedir.
Çünkü duygularını en iyi paylaştığı kişi arkadaşıdır.
Bu bağlamda, ergen için arkadaşları büyük önem taşıyor.
Bir gencin arkadaşları çoğaldığında hemen bir ”grup oluşturma” yoluna giderler.
Arkadaş uğruna, oluşturduğu grup adına ailesini, anne ve babasını bile karşısına alabilirler.
İnsanın çocukluğunu güzel güzel sürdürürken, önce küçük belirtilerle başlayıp sonra bedenini ve ruhunu ablukasına alan büyüme süreci devreye giriyor.
Bu süreç, bir ömür boyu sürecek mücadelenin farklı alanıdır.
Allah (cc) indinde sorumluluk alma bilincinin başlangıcıdır.
Gerek ergenlik, gerekse gençlik dönemleri insan hayatının en güzel en mutlu ve en güçlü dönemleri olurken, aynı zamanda birer “kriz” ve “bunalım” dönemleridir.
İnsan hayatının her dönemlerinde bunalımlar ve krizler yaşanıyor.
Ancak gençlik çağındaki bunalımlar kolay kolay unutulmazlar.
Belki de bu yüzden halk arasında ergenlik ve gençlik dönemleri “delikanlılık,” “yeni yetme” gibi çeşitli sıfatlarla adlandırılmıştır.
Arkadaşlık, hayatın her döneminde önemini kabul ettirmiş bir sosyal ihtiyaç olmakla beraber, arkadaşlığın en farklı dönemi “ergenlik çağında” kendini gösteriyor.
Kadın-erkek arasındaki “refleks çekim gücü,” ergenlik çağlarında hormonal değişiklikler göstererek karşı cinse ilgi duyma şeklindedir.
İnsanların karşı cinse ilgi duyması, fıtrattan gelen bir duygudur.
Bu duygu, şartlara göre ve dönemlere göre devamlı değişiyor.
Dünya kurulduğundan beri, “kadın-erkek ilişkileri” yerinde durmuyor.
Devamlı değişiyor ve farklı formatlara giriyor.
Kadınla erkeğin arkadaşlığını, “Kelebeğin ateşle dans etmesine” benzetirler.
Halk arasında yaygın olan “Ateşle barut yan yana durmaz” deyimi aslında çok şeyi anlatıyor.
“Erkeğin cinselliği görselliğe dayandığından” bilinçaltında cinsellik duygusu vardır.
Erkek cazibeli bir kadını gördüğünde, beyni cinsel salgı bezlerini devreye sokuyor.
O andan itibaren erkeğin cinselliği hazır bir konumdadır.
“İman ile sevginin” ne büyük bir güç olduğunu anlatacağım bu hikâyenin içinde görebilirsiniz.
Sevgi ile İman birleşince nasıl bir güç olduğunu yaşayarak öğrenen insanların sevgileri ve imanları başka oluyor.
Bu iki hazineyi kavrayabilen ve hayatına uygulayabilen bir insan, bütün sorunların üstesinden rahatlıkla gelebilir.
Önemli olan iman ile sevgiyi “sözde değil özde” kavrayabilmek ve hayatına uygulayabilmek…
Bir asırdır devamlı gündemde tutulan sözde Ermeni soy kırımı sorunu, direk olmasa bile bir başka açıdan sinemaya aktarıldı.
100 yıldır devamlı konuşulur, siyasi malzeme yapılır ama ne bilimsel araştırılması yapılmış, ne tarihi gerçekleri ortaya konmuş ne de sineması yapılmış?..
Sözde ermeni soy kırımı, ilk defa yönetmen “İsmail Güneş” tarafından büyük bir organize ile “Kervan-1915” adıyla filmi yapıldı.
Ermeni sorunundan ziyade, bir insanı mesele, bir emaneti sağ-selim teslim etme olayı olarak değerlendirmek daha yerinde olur.
Teknolojik gelişmeler ve modernleşme, taciz olaylarını körüklediği gibi erkeleri de taciz edilir konuma soktu.
Almanya’da Federal Ayrımcılıkla Mücadele Kurumu'nun yaptırdığı araştırmada erkeklerin iş yerlerinde kadınlardan çok cinsel tacize uğradıkları ortaya çıktı.
1002 kadın ve erkek üzerinde yapılan araştırmada erkeklerin yüzde 56'sı ve kadınların da yüzde 49'u iş yerinde cinsel tacize uğradıkları açıklandı.
İnsanın en değerli hazinesi olan aklın şu ilginç özelliklerini biliyor musunuz?
Derleme
Şeytan, var gücüyle insanları Allah’ın yolundan saptırabilmek ve kendi yoluna sokabilmek için olağan üstü gayretler gösterir
Şeytanın kullandığı “sinsi taktikleri” önceden öğrenme imkânı bulanlar, onun tuzağına düşmezler.
Şeytanın sinsiliğinin farkında olmayan bir insan, onun telkinlerini kendi kafasından geçen düşünceler zanneder.
Dahası, bu fikirlerin doğruluğuna insanları inandırır, bu sayede birçok insanı tamamen kontrolü altına alır.
Hayatımız boyunca peşimizi bırakmayan, zaaflarımızdan ve boşluklarımızdan yararlanmak isteyen “şeytanın gizli taktiklerini” aşağıda sıralayacağız.
Şimdi Şeytanı kızdırmaya, hatta çıldırtmaya var mısınız?..
Bize Ait Bir Film
BİR ANNENİN FERYADI
Mustafa K.TOPALOĞLU
(Araştırmacı-Eğitimci)
“Elif film” hakkında ilkyazımı, 7 Eylül 1972 yılında “Milli gazetede” yazmıştım.
Yıllardan sonra tekrar aynı şirketin çektiği, “Bir Annenin” Feryadı” isimli sinema filmi hakkında yazı yazma ihtiyacı duydum.
Çünkü bize ait, bizim filmleri çekmek için taşın altına elini koyan yürekli insanların oluşturduğu bu girişim hakkında bir şeyler yazmak boynumuzun borcudur.
Bu girişimcilerin başında da değerli “Ali Osman Emirosmanoğlu” bey geliyor.
Hiçbir yatırımcının cesaret edemediği bir alana “Ali Osman” bey, kolları sıvayarak “Birleşen Yollar” Filmi ile ilk girişimde bulundu.
O günden bu güne dek pek çok filimler, belgeseller ve çizgi filimler çekerek varlığını koruya gelmiştir.
“Ali Osman Emirosmanolu” bey, bize ait bizim sinema ile ilgili önemli hizmetleri ve projeleri olan bir şahsiyettir.
Yeni sinemacılar bunu bilmesi ve tanıması lazım.