Vuslat Dergisi Röportajı

RÖPORTAJ
Eğitim idarecisi-yazar, Mustafa K.Topaloğlu tarafından yazılan “Evliliğe hazırlık rehberi” isimli kitap, “bilge yayınevi” tarafından basıldı. Evlilik öncesi ilginç konuları kapsayan kitabın içeriği hakkında kendisiyle yaptığımız söyleşi, ilginizi çekeceğini umuyoruz.
1       – Sayın Mustafa bey, önce evlilik konusuna yönelme ihtiyacını neden duydunuz? İsterseniz böyle bir soruyla söyleşimize başlayalım.
“Aile kurumumuzu” dünya devletleriyle mukayese ettiğimizde en az boşanmaların ülkemizde olduğunu görürüz.
Oysa, evlilik ve aile kavramı anlayışımızda ciddi “kırılma ve yozlaşmalar” yaşanmaktadır. Pek çok değerlerimizle birlikte, evlilik ve aile kurumumuzun elimizin altından sessizce kayıp gittiğinin farkında bile değiliz.
Edebiyatçı yazar Mehmet Kaplan: “Düşünürler, kalemlerini çağın ihtiyaçlarına göre kullanırlarsa, topluma ve insanlığa yararlı olurlar” diyor. Bu anlayıştan yola çıkarak hareket ettim.
Hepimizin çocukları, kardeşleri, akrabaları ve yakın dostları var. Yeni değişimle birlikte aile içi problemleri hepimiz  bir şekilde yaşıyoruz.
“Sosyal bir yara” haline gelmeye başlayan “geçimsiz ailelerin problemleri”ni  araştırmayı ve evlilik öncesinde yapmaları gerekenleri  yazmayı kendime bir vazife kabul ettim.
2       - Evlenme çağına gelen bir genç, önce ne yapmalı?
Evlilik çağına gelen bir genç önce “evlenip evlenmeyeceğine” karar vermeli.
Artık çağımızda ezbere evlilik yapılmaz. Anne-baba istedi diye evlilik olmaz. Bir anlık duygularınıza kapılarak evlilik yaptığınızda ağır bedeller ödemek zorunda kalabilirsiniz.
Evliliğe karar verdikten sonra nasıl bir evlilik olacağını, evleneceğiniz eşinizin taşıyacağı vasıfları önceden hayalinizde planlamalısınız.
Tabi bu arada, “evliliği sürdürebilecek ekonomik gücü” elde etmeniz lazım.
3       –Evlenecek erkek ve kadında,   aranacak ilk  özellik ne olmalı?
Erkek eş adayında birinci derecede aranacak özellik, “güvenilir bir kişiliğe” sahip olup olmadığı aranmalı.
Bu özellik erkek için olmazsa olmaz kurallardan biridir.
Evlenecek kız için de, “ haya duygusu” aranmalı.
Haya duygusu, bir kadının en önemli vasfıdır. Bu duyguyu taşıyan bir çok güzel vasıfları da bünyesinde taşıyor demektir. Haya duygusunu yitiren bir kadın ne kadar güzel olursa olsun, ne kadar  özellikleri olursa olsun  sağlıklı ve mutlu bir evlik yapamaz.
4       – Artık çağımızda bilinçli bir evlilik kaçınılmaz gözüküyor. Evlenecek  
               kadın ve erkek önce neyi öğrenmeli. Sorumlulukları ne olmalı?
Erkeklerin hayatı dışa yönelik olduğundan, fıtratları gereği “idareci” olmak zorundadırlar. Dışarıdaki sorumlulukları yanında, evi idare etmek ve “otorite”yi sağlamak da erkeğe düşmektedir.
Kadınlar ise, neslin devamını sağlamada birinci derecede gözüktükleri için taşıdıkları sorumluluklar, erkeklerinkinden daha fazladır.
Ayrıca, kocasına karşı olan görevlerinin yanında, yavrusunu büyütmesi, bitmek tükenmek bilmeyen ev işlerini yürütmesi başlı başına bir meslektir. “Aslında meslekten öte bir sanattır.”
Kadın, her şeyden önce bir “anne” adayıdır. Yaratılışında bulunan özveri, fedakarlık, sabır, merhamet, sevgi ve hoşgörü gibi güzel hasletler, annelik vasfıyla bütünleştiğinde asıl değeri işte o zaman ortaya çıkar.
Kadın ve erkek, sorumluluklarını yerine getirebilmesi için önce bu vasıfları öğrenmeli. Bu vasıfların en güzel öğrenilecek yeri de, “aile ocağı”dır.
5       –  Evliliğin sağlıklı yürüyebilmesi için “ mutluluk” kavramı büyük önem taşıyor. Eşler mutlu bir hayat sürdürebilmeleri için neler yapmalı?
Evlenecek eş adayları önce mutluluk kavramının ne olduğunu ve gerekliliğinin farkına varmalı.
Rahatın, huzurun yalnız parada, eğlencede ve cinsellikte olmadığını bilmeli.
Çalışmanın, para kazanmanın, eğlencenin, cinselliğin bir amaç değil bir araç olduğunu bilmeli. Esas var olma amacının mutluluk olduğunu  bilmeli.
Mutluluğun en kalıcı ve etkili olanı da evlilikte elde ediliyor.
Bu nedenle mutlu olmak isteyen önce nasıl bir evlilik yapacağına, evleneceği kişinin şahsiyetine dikkat etmeli. Aile yaşantısına, eğitimine, inancına, kazancına dikkat etmeli. Daha bir sürü sıfatlar sıralanabilir.
 Mutluluk geniş kapsamlı bir alan. Aynı zamanda göreceli bir kavram. Bazen insan küçük şeylerle de mutlu olabilir. Burada önemli olan içten olmak, sevgi ve saygı kavramlarının içini doldurabilmektir.
6       – Evlenecek eşler mutlaka birbirlerini araştırıp tanımaları lazım.          Kadın-erkek için bu zorunlu bir durum. Peki  bu araştırmaya “nereden  ve nasıl” başlayacaklar?
Evlenmeye karar veren eşler, Sağlıklı ve mutlu bir evlilik yapabilmeleri  için araştırılacak konuların başında “Aile içindeki” yaşantılar ve üstlendikleri “roller” birinci sırada yer almalı.
Kişinin kimliğinin kazanılmasında, ailesi tarafından “nasıl ve ne şekilde” yetiştirildiği çok önemli.
Korku kültürüyle mi, sevgi kültürüyle mi, serbest mi yetiştirildi? Gençlerin yetiştiği aile ortamı onun kişiliğini belirleyen çok önemli  etkendir.
Korku kültürüyle yetişen insan kavgacı ve saldırgan olur.
Sevgisiz ve ilgisiz büyüyen insanlarda ruhsal problemler oldukça fazla görülür.
Aşırı hoşgörü ve serbest büyüyen ve her isteği yerine getirilen bir insan genelde “egoist ve bencil” olur.
Nasıl araştırılmalı meselesi çok hassas bir konu. Kişilere göre değişir. Aile içi yaşantılar, özel ve mahrem konular olduğundan çok dikkat ve özen ister. Bir “diplomat” gibi hareket etmeli. Yanlış anlaşılmalara yol açmamalı.
 7 – Eş adaylarının araştıracakları konuların başında,  “aile içi yaşantıları”nın  önemini vurguladınız. Araştırma yalnız bununla bitmeyeceğine göre, bundan sonra hangi davranışlar araştırılmalı?
Araştırma deyince insanın aklına yanlış anlaşılmalar gelebilir. Bir ömür boyu beraber hayat sürecek iki insanın “tedbir alma” gibi bir mecburiyeti vardır. Ölçüyü kaçırmadan makul şartlar içinde öğrenilmesi ve araştırılması gereken ciddi durumlar mutlaka araştırılmalı. Evlilik şansa bırakılamaz.
Araştırılacak konuların başında önce, aile içi yaşantı gelir demiştik.
Bundan sonra, eş adaylarının “karakter ve kişilikleri” gelir.Bir kişinin aile içi yaşantısı araştırılırken karakteri ve kişiliği de ortaya çıkacaktır.  İnsanı insan yapan karakter ve kişiliği olduğuna göre güvenirliği, inancı, düşünceleri, ruhi durumları gibi insanın iç dünyasını yansıtan davranışlar sıralanabilir.
Daha sonra,
Sorumluluk anlayışı,
Alışkanlıkları,
Zevkleri,
Arkadaşları,
Ortak noktaları,
Kültürel değerleri,
Ruhsal ve zihinsel rahatsızlığının olup olmaması gibi konular, bir hafiye gibi değil de makul bir şekilde  araştırılmalı.
8       - Evlilik öncesinde eşler, gerçek kişiliklerini ortaya  koymayabiliyorlar. Genelde birbirlerinin hoşuna gidecek davranışlar sergiliyorlar. Eş adayları Bunu nasıl ayırt edecekler?
Evlilik öncesinde eşleri en çok düşündüren konuların başında bu durum geliyor. Gerçekten insanın iç dünyasını keşfetmek çok zor.
İnsan meçhul bir varlık. En değerli varlık insan ama, en vahşi davranışları da yine insan yapıyor. İç dünyasını, gerçek kişiliğini anlamak öyle kolay olmuyor tabi.
Ancak, İnsanların deneyimleri, bilgileri ve en önemlisi “sezgileri” vardır.
Her şeyden önce evlilikte genel bir kural vardır. Bu kuralı eşler her zaman göz önünde bulundurmalıdırlar. “Mükemmel eş” yerine, “münasip eş” anlayışı hakim olmalı.
İnsan, iradesi ve becerisi doğrultusunda yapabileceğini yapmalı, geri kalanı da kabullenmeli.  Sağlıklı ve mutlu bir evlilik için önce alınabilecek “tedbirler” alınmalı. Ondan sonra da  “tevekkül” etmelidir.
Hayatta hiçbir insan mükemmel olamayacağından; makul olanı, münasip olanı yapmak en doğrusu.
9       – “Evliliğe eksik ihtiyaçlarla gidilmeli” sözünden neyi kastediyorsunuz? Bunu biraz açıklar mısınız?
“Lüks yaşama” arzusu, çağımız insanının en yaygın alışkanlıklarından biri haline geldi. Bu durum adeta bir hastalık halini aldı.
Yeni yuva kurmaya çalışan eşler, ev ihtiyaçlarının tümünü alıp evlerini tamamen düzdükten sonra evlenmeye karar veriyorlar.
Söz konusu durum hem ekonomik hem sosyal hem de psikolojik yönden sakıncalı.
Evlilik öncesinde ev ihtiyaçlarının tümünü almaya kalkan kişilerin evlendikten sonra “ev kurma” gibi bir özlemleri olmayacağından boşluğa düşme ihtimalleri oldukça fazladır. Can sıkıntılarından olumsuz davranışlar içerisine girebilirler.
Oysa imkanları nispetinde zorunlu ihtiyaçları karşılayacak kadar ev eşyası alınırsa, hem sıkıntılı bir durum ortaya çıkmaz, hem de şartlar müsait olduğunda gelecekle ilgili plan yapma fırsatı bulmuş olurlar.
Esas önemli olan konu, gelecekle ilgili her insanın iç dünyasındaki çeşitli “özlemleri”dir.  İnsan bu özlem duygusuyla yaşar. Özlem duygusu yaşanmadan, onun hayaliyle umutlanmadan elde edilenlerin gerçek kıymetleri bilinmez.
10 - Kitabınızda eşler evlilik öncesinde birbirlerine karşı  şartlar koşabilirler, hatta sözleşme bile yapabilirle diyorsunuz. Bunun ne faydası vardır?
Her insanın çeşitli beklentileri ve istekleri vardır. Farklı aile ortamlarında yetişen iki insanın haliyle farklı alışkanlıkları ve yaşantıları olacaktır.
Evlenip bir araya geldiklerinde  bu farklılıklar çatışmaya dönüşebilir. Dolayesiyle bu farklılıkların “ortak paydalarını” bulmak gerekiyor.
Bu nedenle eşler evlilik öncesinde şartlarını ve isteklerini açık açık birbirlerine söylemeli, hatta sözleşme yapmalı diyoruz.
Ticari şirketlerde nasıl sözleşme yapılıyorsa, evlilik de bir şirket olduğuna göre aynı şekilde sözleşme yapılmalı.
Aslında bu sözleşme psikolojik bir rahatlamadır. Sözleşmedeki şartların aynen yerine getirileceği konusunda bir mecburiyet olamaz. Sembolik bir sözleşmedir. Beklide evlendikten sonra hiçbir zaman gündeme gelmeyecektir.
Ancak, böyle bir sözleşmenin olması eşler arasında sorumluluk duygusunu kuvvetlendirecektir.  Karı-koca ilişkilerini daha da temkinli hale getirecektir.
11  - Türk insanının karakteristik ve kültürel özelliğini göz önünde bulundurduğumuzda, eşler arasında ve ev yönetiminde “otorite” kimde olacak? Yani eşler arasında kim kime uyacak, kısaca evin reisi kim olacak?
Hiçbir topluluk, hiçbir kurum, hiçbir devlet başıboş kendi halinde değildir. Mutlaka bir idarecisi vardır.
Yeryüzündeki bütün kurum ve kuruluşların temeli olan “aile kurumu” da elbette reissiz düşünülemez.
Aile reisi deyip geçmemek lazım. Bir evin reisi, bir bakıma devlet reisi kadar  önemlidir.
Kainatta hiçbir varlık başıboş değildir. Zaten kainat başıboşluğu kabul etmez. Her varlığın, her kurumun, her topluluğun yöneticisi olduğuna göre “aile hayatının” da mutlaka bir yöneticisi olmalı. Bunu en iyi yapabilecek olan da erkektir.
Bizim kültürümüzde “erkek evin reisi, kadın da evin hakimidir”. Diğer bir ifadeyle erkek, “Cumhurbaşkanı”, kadın da, “Başbakan”dır.
Buna göre erkek dışarıya karşı evin maddi ve manevi sorumluluğunu üstlenen kişi;  kadın da, evin iç işlerinden sorumlu ve yetkili kişidir.
12 - Eş adayları birbirlerini seçerlerken “estetik güzellik ile ruhsal güzellik” arasında nasıl tercih yapacaklar?
Kim ne derse desin insanın hayatında “güzelin ve güzelliğin” çok büyük etkisi vardır. Bu duyguyu göz ardı edemeyiz.
Genelde kızlar erkeklerde “yakışıklılık” ararken erkekler de, kızlarda “güzellik” ararlar.
İnsanoğlu ne fiziki güzellikten ne de ruhî güzellikten vazgeçemez.
Çoğu zaman iki güzellik bir insanda olmayacağından eşler birbirlerinin “ortak noktalarını” belirleyip “asgari ölçülerde” anlaşma yollarını aramalı.
Önemli olan insanın güzel huylarıdır. Fiziki güzellik insanın göz zevkini tatmin eder. Ruhî güzellik ise insanın iç dünyasını rahatlatır. Bu rahatlama sevgiyi, şefkati, merhameti ve güzel geçimi beraberinde getirir.
 13 - Evlilikte cinsellik başlı başına bir konudur ama, kısaca cinsellik hakkında ne diyeceksiniz?
Evlilikte cinsellik “amaç” değil, “araç”tır. Amaç, bedensel ve ruhsal tatmindir. Yani insanın iç huzurudur.
Cinsellik ise, Allah’ın insanlara bir ikramıdır. Kadın ve erkeği birbirine çeken bir güçtür. Bu güç sayesinde insan nesli devam ediyor.
Burada esas olan, insanın huzurlu yaşamasıdır. Cinsellik geçici bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyaç giderildikten sonra eşler ruhen birbirlerine bağlanmazlarsa boşluğa düşerler.
14 - Eskiden evlenecek gençlere ön ayak olan eş-dostlar vardı. Hiçbir beklentisi olmadan gençleri evlendiren gönüllü yardımseverler vardı. Bu insanlara ne oldu?
Yardımlaşmaya dayanan bu güzel geleneğimiz teknolojinin ve kapitalizmin kurbanı oldu.
Eskiden bu yardımsever gönüllü aracılar sayesinde evlilikler rahatlıkla yapılıyordu. Evleneceklere yardım etmek bir ibadet sayılıyordu. Toplumsal dayanışma, birlik ve beraberlik bu kültürel değerler sayesinde sağlanıyordu.
Şimdi herkes kendi gemisini kurtarmaya çalışıyor. Başkasının derdi, başkasının evliliği için “bana ne?” anlayışı gün geçtikçe artıyor.
Gelişmeler böyle olmakla beraber az da olsa evlenecek gençlere ön ayak olan “gönüllü insanlar” hala var.
Bu gönüllü insanlar azaldığından evlenecek eşler kendi işlerini kendileri yapmak zorundadır. Bu kitap da, bu ihtiyaçtan doğdu diyebiliriz.
15 - Sorular epeyce uzun oldu. Bir soru daha sormak istiyorum. Evlilikte “saygı ve sevgi” kelimeleri çok kullanılıyor. Bu duygular nasıl ifade edilmeli?
Günümüzde saygı ve sevgi kelimelerinin içleri maalesef  boşaltılmış. Saygı ve sevgi evliliğin temel taşlarındandır. Bu temel taşlar evliliği bir ömür boyu taşırlar.
Saygı ve sevginin olması için eşler arasında önce “fedakarlığın ve özverinin” olması gerekir.
Bunun içinde eşler, sözel anlatımları yanında, esas davranışlarıyla kendilerini ifade etmelidirler.
Bunların başında da “ilgi” gelir. Eşini sayıp seven, onun için fedakar davranır, zaman ayırır, ilgi gösterir.
Daha sonra bu ilgisini “iletişim” sayesinde geliştirir. Her iki taraf birbirlerini önemserler. Olumsuz davranışları karşısında tahammül gösterip “sabrederler”.
Saygı ve sevgi kelimelerinin içini , ilgi göstererek, hoşgörülü davranarak, isteklerine kulak vererek, birbirlerini önemseyerek ve de tahammül ederek doldurdukları takdirde gerçek sevgi ve saygıdan bahsetmek mümkün olur.
16 - Son söz olarak yeni evleneceklere ne söylemek istersiniz?
Evlilik insan hayatının en önemli dönüm noktasıdır. Sağlıklı ve mutlu bir evlilik için mutlaka bilinçli ve temkinli hareket etme mecburiyeti vardır.
Bunun için de uzun yıllar mutlu evlilik yapan insanların bilgilerinden yararlanıp bir danışman gibi onlardan yararlanmalı.
Kişisel gelişim ve evlilikle ilgili bilgiler edinmeli.
Kitaplardan ve tecrübeli kişilerden öğrenilen bilgiler aynen uygulamaya da gerek yoktur.
Bu bilgiler önce “özümsenmeli” ondan sonra “analiz edilmeli”. En sonunda da “sentez” yapıp eşler kendi kararlarını  ve doğrularını yine  kendileri vermeli.
17 - Verdiğiniz bilgilerden dolayı teşekkür ederim Mustafa Bey.
Ben de ilginizden dolayı teşekkür ederim.